11 Eylül 2014 Perşembe

Dost bağlarından üzüm geldi...

Hayatın ve zamanın olanca acımasızlığına inat 'dayanışma', insan soyunun belki de en şahane olgusu. Keza insanı umutlandıran, güzelleştiren, anlamlı kılan...

Görüşmek kısmet olmasa da bir dostum, Adil Muşluoğlu Alaşehir'den bana/bize üzüm gönderdi. Hem de o derin olanlarından bir kasa. (Ne diyeceğimi bilemiyorum, ama çok memnun oldum, çok teşekkür ederim Adil bey.)

Ne ki üzümler toplanmış, özenle paketlenmiş, kargoya verilmiş ve bütün bunlar için bir zaman harcanmış...

Bir yanda  alışkanlıklar, rutin işler, görevler. Bir yanda gündelik yaşamın koşuşturması, iş güç. Bir yanda zamanımızı çalan saçma sapan olanca uğraş... Hâl böyleyken insanların, yakınlarını görmeye bile zaman ayır(a)madığı bu çağda, böylesi her niyet, böylesi her tavır, maalesef bugün için çok manidar geliyor insana...

Methiyem, 'iyi insan' babında değil. Ne ki bunun bir lütuf, bunun bir meziyet olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak manzara, insanı insan yapan, asgari değerlerin ötesinde zuhur ediyor...

'Ya beni uğraştırma, zamanım da yok zaten. Bak İstanbul'da aynısı var, bizim buradan gidiyor. Ben sana parasını göndereyim, adresi de vereyim, sen git oradan al bi'zahmet.' Bu cümleleri, kendisinden bir şey ısmarlamak istediğim bir yakınım kurmuştu...

Neyse, sözü fazla uzatmayacağım. Özetle hâlâ, bizleri güzel ve umutlu şeyler düşünmeye iten daha 'çoook' sebep var... Yani daha yaşanılır dünya düşü, uğrunda böylesi bir düşü kurmaya değer yeryüzünün bütün güzel insanları için aynı zamanda mücadeleye de bir kere daha değer...

Unutmadan, tek kelimeyle enfes üzümlerin tadına mutlaka bakmalısınız. Yani şu sıra misafirlerimize üzüm ikram ediyoruz, bilginize...

(Adil bey, kime ikramda bulunduysam, size teşekkür edip hayır duada bulundu, ileteyim.)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder