"Suçumuz, zahar insan olmak..."


18. Kasım. 2012

Belki de beni başkalarından daha çok irite eden, fazlasıyla haksız, yersiz ve akıl almaz gelen aşağıda paylaşacağım düşüncelere(?) rastladığımda çoğu vakit kendimi tutamam, şipinişi ‘tepki’ veririm... Belki sizler de öyle yaparsınız. Belki de böylesi yazıları görmezlikten gelir belki de söz etmeye bile hacet duymazsınız. Lakin ben, bir grupta paylaşılan o görüşlerin(!) altına şu cümleleri düştüm: nerede yöneticiler? (başka şeyleri silmesini biliyorlar…) akıl, bilgi, vicdan, hak hukuk, empati, en mühimi Allah sevgisi nezdinde azıcık editasyon yapabilecek derinliğe sahip olanların, nefreti körükleyerek suç unsuru da taşıyan böylesi yazılara yer vermelerine inanamıyorum. şaşırıyorum ve havsalam almıyor…’ Yaklaşık beş bin insanın yer aldığı grup sayfasında söz konusu vahim yazıyı paylaşan e.h. ise şöyle bir cevap yazdı: ne oldu engin kaban sana bu ülkede insanları canlı canlı yakan çoluk çocuk demeden insanları katleden merketlerin içinde insan varkın moltof atan şerefsizleri savunacak kadar acizsen silmiyorum bu yazıyı yalandan ente dantel sözlerler kimi kandıracaksın önce vijdanın varsa sen empati yap terbiyesiz oğlu terbiyesiz.’

‘Terbiyesiz oğlu terbiyesiz.’(…) Sevgili babacığım duysa çok üzülür. Belki bana kızar. Belki de hiç söz etmez, içine akıtır acısını. Ama siz sakın söylemeyin! Kırılır, incinir… Ama çoluk çocuk sahibi babalar, torun torbaya karışmış dedeler, okumuş adamlar, genç kızlar, anneler, abiler, amcalar ve daha niceleri duydu bu sözleri. Gözleri gördü. Dilinden Allah’ı, peygamberi, kitabı, sevabı ve günahı düşürmeyenler okudu. Mamafih, halkımızın deyimiyle, bir Allah’ın kulu çıkıpta ‘yahu arkadaş, adamın babasından ne istiyorsun?’ demedi. ‘Ayıptır’ diyemedi. Öte yandan, ‘bu kadarı da haksızlık’ veya en azından ‘ama” diyen bir kişinin bile çıkmadığı o korkunç yazıda, bakın -harfiyen- neler söyleniyor: “Kürtlere soruyorum; neden terör sizde, beşik kertmesi sizde, kız çocuklarını başlık parası âdetiyle adeta bir eşya gibi alıp-satmak âdeti sizde, her türlü yasadışı işin altından çoğunlukla Kürtler çıkmakta, kapkaç sizde, gasp sizde, ''NAMUS CİNAYETLERİ'' sizde, kaçakçılık sizde, uyuştur ucu ticareti sizde, bu ülkenin vatandaşı olmayı sindirememek hastalığı sizde, vur-kır-gasp et anlayışı sizde, ÖZELEŞTİRİ yapmamak sizde, nedensiz aşağılık kompleksi sizde, başına kuş pislese devleti ve diğer insanları suçlamak sizde, her şeyi devletten beklemek sizde, asimile edildiği yalanını söyleyip, 21. yüzyıl Türkiyesi'nde tek kelime Türkçe bilmeyen milyonlarca insan sizde, emperyalist devletlerin size sahte bir mazi yapıştırması neticesinde Anadolu'da hiçbir zaman var olmayan, sözde gasp edilmiş hayali bir anavatanınız olduğu yalanını yaymak yine sizde.”

Bana cevap yazana da, bu cümleleri kurana da, bir Türkçe öğretmeni, hangi notu verir acep? Acaba, ‘daha kendi dilini sökememiş insanların söylediklerine bir bak!’ diye bir düşünce geçer mi akıllardan? Yahut, ne bir kimsenin, ne bir kavmin ne de bir ırkın diğerinden üstün olmadığı? Ya da, azıcık insani hisler taşıyan bir çift göz, ‘hadi kötüleri, en kötüleri onlarda, ama hiç mi iyileri yok, bütün bir halkı nasıl böyle değerlendirirsiniz’ diye sorar mı?.. Buraya aktarırken bile utandığım şu cümlelere bir bakın: “Bu ülkeye hiçbir şey vermeden, kaba kuvvet ve Vandalizmle, terör ile toprak gasp etmeye çalışma ahlaksızlığı sizde, diyalogu ve insani ilişkileri es geçip, yakıp yıkarak bu ülkeyi bölmeye çalışmak sizde, Avrupa'ya gidip Türkiye Cumhuriyeti ve onun şanlı ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında her türlü asılsız yalanları söylemek, bana işkence yaptılar, baskı yaptılar, dilimizi konuşamıyoruz, fırsat eşitliği yok gibi mesnetsiz yalanları söyleyerek siyasi mülteci statüsüyle o Avrupa ülkelerine kapağı atmak, bir parazit gibi yaşayıp oralarda da suç işlemek sizde, sizlerde....”

Hayata, insana ve kendinden olmayan her şeye düşman faşizm, böyle bir şey olsa gerek: Bir halkı, düşünceyi, farklıyı, ötekini… ne varsa kötü olanla yaftalamak ve yok etmek…

Ancak meselenin vahameti bunlarla sınırlı değil. Bu yazıyı okuyan hayli sayıda insanın diş bileyeceği Kürtlere, Kürt halkına ithafen dizilmiş yazının altında, Posta Gazetesi’nden Hakan Çelik’in adı var. ‘Bir gazeteci, böylesine ırkçı bir yazıya nasıl imza atar' diye düşünürken karşıma, Çelik’in ‘O yazı bana ait değil’ başlıklı duyurusu çıktı. Nasıl bir ahlak anlayışına sahip oldukları merak konusu kötü niyetliler, belki çarpıcı ve inandırıcı olsun diye onun adını kullanmış. Çelik, bu yazıyı terör odaklarının, halkı birbirine düşürmek için piyasaya sürmüş olabileceğini de söylüyor. Ancak, tüm bunlara rağmen ve gelişmelerden haberdar olduğunu hatırlatır mahiyette söz konusu grubun bir yöneticisi, ‘o yazı, Hakan Çelik’e ait değil’ diye açıklamada bulunmuş, buna rağmen, ağır provokasyon kokan yazının yayımlanmasında beis görmemişti. Üstelik yazı hem bütün bir halkı töhmet altında bırakıyor hem ağır suçlamalarda bulunuyor hem de başkasının adıyla yayınlanacak kadar pervasızlık sergiliyordu...

Sonuç olarak, hiç hak etmediğimiz suçlamalarda bulunan, sanki biz terörü destekliyormuşuz gibi iftiraya yeltenen, ‘ama’ dediğimizde, ‘sende onlardansın’ diyen yatay anlayışlar, her şeye rağmen, bir arada yaşamayı ve barışı savunanlara, aydınlara, farklı düşünenlere her türlü kötülüğü ve saldırıyı reva görmeye devam edecekler. E, suçumuz insan olmak… Fakat diğer yandan, nefret ve nasıl da kör bir karanlık ektiklerinin farkındalar mı, bilinmez… Bizse çeperimize aşk ve barış, sevgi ve hoşgörü ve daha yaşanılır bir dünya düşü ekiyoruz…

Benim özelimde gelişen bu olay, çapını, suçu günahı olmayan ailemize hakaret edecek kadar küçülten ve bunu görmezlikten gelerek onaylamış sayılan yapılarla, belki birçok insan, bir çok alanda karşılaşmıştır. Bu durumda neler hissettiğimizi hissedebilecek veya böylesi bir talihsizliğe maruz kalındığında hissedilecek rahatsızlıkları bir nebze hafifletmek için kaleme aldığım bu yazıyı böylece noktalamak ve kötü sözün, her zaman sahibine ait olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum...

Engin Kaban



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder