Deniz Otobüsü'ndesin. Denizde dalgalar içinde boğuşan, el sallayıp
kendini göstermek isteyen insanlar görüyorsun. Birden ne yapacağını şaşırıyor,
ayağa kalkıyor ve gördüklerini kaptana ve ilgililere bildirmek için telaşla
koşturuyorsun. Tarif, 'şurası' falan derken kaptanın odasına dikiliyor, kapıyı
var gücünle çalıyorsun. En iyi ihtimalle bir ya da iki, bilemedin üç dakika
sonra görevliler kapıyı açıyor. Nefes nefese, telaşla gördüklerini anlatıyorsun. Sorularına, söylediklerine kulak asmadan insanlar gördüğünü,
ellerini kaldırıp kendilerini göstermek veya -belli ki- yardım istediklerini tekrarlıyor,
'kaptana bildirin', 'gemiyi durdurun' diye bağırıyor, çağırıyorsun. Derken
durumu kaptana bildiriyorlar.
'İhmal var' diyebilir miyiz?
Kaptan, olayı duyar duymaz önce çıplak gözle(ri), sonra dürbünle etrafa, sağa sola ve uzaklara bakıyor. Nasıl ve hangi mantıkla çalıştığını, ne kadar mesafeden, ne kadar canlı-cisim gördüğünü bilmediğim(iz) radarı da devreye sokuyor…
Heyhat, kimseyi göremiyor ve yoluna devam ediyor…
Can alıcı soru…
Acaba kaptan, aynı rotadan geri dönseydi, görevliler güverteden gözleme çıksaydı, dürbünlerle çevre taransaydı, radarlar dikkatle izlenseydi ve etrafta çok değil 15-20 dakika dolaşılsaydı, belki de o gençlere, birkaçına yahut birine de olsa rastlamak mümkün olacaktı...
İhtimalin ölçüsünü bilememekle birlikte, yine de karşılaşma olanağının olası olduğunu söylemek için yüksek akla gerek yok. Dahası kafamızda, bu ihtimalin neden değerlendirilmediği sorusu kalmazdı. Öte yandan hiçbir vatandaş, aklı başında hiçbir insan ve kamuoyu,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder