Tüm güzelliğini
takmış takıştırmış Çoruh’un seyrinde yola koyuluyoruz. Her adımda manzarası
değişen, kâh kaybolan, kâh yolumuzu kesen, kâh menderesler çizmiş, kâh salına
salına akan Çoruh, burayı yol eyleyen nice topluluğa yaşam kaynağı olmuş. Ama
zaptı zormuş Çoruh’un. Onun olanağına gıpta eden, coşkunluğuna saygıyla bakan
hemen herkesin gözünde bir dehşet, bir Tanrısal değermiş. İçip yundukları,
bağa, bahçeye, ekine ve tarlaya hayat veren suya, ona sahip olan her medeniyet,
her kavim, her topluluk, içten bir bağlılık ve sadakat göstermiş…
Şimdi, barajların
tehdit ettiği bu bereketli suyu, engebeli toprakları, bozkırları, meraları,
uçsuz bucaksız dağları, tepeleri ve onların yöresine kurulmuş ücra köyleri
geçip, Dünyanın, kırsalda kurulmuş ender örneklerinden “Baksı Müzesi”ne varıyoruz.
İnsan, şaşırıyor önce. Gördükleri karşısında hayrete düşüyor sonra. İnanılmaz
bir azim ve mücadeleyle geçen kuruluş öyküsünü dinleyince saygıya gark oluyor.
Ülkemizin nitelikli ressamlarından Prof. Hüsamettin Koçan ve ekibinin eseri
Baksı, Koçan’ın gözlerini açtığı köyden almış
adını. Yüzü, görkemli bir coğrafyaya dönük müzede, sanatsal ve kültürel,
tarihsel ve yerel aklınıza gelebilecek ne çok eser, ne çok yapıt, ne çok değer görücüye çıkmış. Sanki dev bir
sanat müzesi. Sanki çağdaş bir galeri. Bir etnografya müzesi sanki. Tarihin,
eskinin, geleneğin ve yeninin, sanat ve zanaatın içinde kayboluyor insan…”
Engin Kaban
“Etme eyleme Çoruh” başlıklı, henüz tamamlanmamış bir yazımdan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder