23 Ekim 2014 Perşembe

Fotoğraf yürekle çekilir...

'Görmek, ayrı şey' derler...

Fotoğraf çekmek için ne uzaklara gitmeye ne de 'pahalı' makinelere hacet var. Öncelikle fotoğrafçılarımızın, elbet çeşitli sebep ve etkileşimlerle eksik bıraktığı ya da yeterince eğilmediği yeni fikirlere; farklı bakış açılarına; kültürel ve sosyal donanıma; düşünsel ufka; felsefeye; kavramsal ve kuramsal bilgiye; anlatım, öykü ve yorum derdine ve belki de mevcut kalıp ve şartlanmalardan kurtulup özellikle de 'özgünlük' sergilemesine ihtiyacı olduğunu hatırlatmalıyım…

Aşağıda gördüğünüz fotoğraflar, kip örnek(ler) olmadığı gibi böyle bir iddia sahibi de değil. Ancak, belki ‘taslak’ olarak gösterebileceğim türden görüntüler olabilir. Ne ki Kadıköy civarında, koşuşturma arasında, hayli basit bir el/cep telefonu ile çekildi.

İlk ham halleri, elbet böyle -bana göre- ‘etkili’ değil. Ancak gradasyon ve akütans değerlerinin -makinenin kalitesine bağlı olarak- hayli düşük olması, derdimi ifade etmemde bana avantaj sağlıyor. Yani başka deyişle içeriksel yapılanma veya anlatım için gerekli duyduğum biçimsel yapılanma, bu teknik yetersizlikte yatıyor.

Öte yandan kimi fotoğraf makinelerini çok pahalı kılan nedenlerden biri de onların 3, 4 ve hatta 5. derecede bir gradasyona sahip olmasıdır. Oysa bu durum, kimi zaman dezavantaj olabilir. Lakin o husus, görece olarak keskinliği daha görünür, fotoğrafı daha net algılanır kıldığı için, o yol tercih ediliyor.

Başa dönersek, evet, ‘fotoğraf’ için, öyle çok uzaklara, öyle maliyeti hayli yüksek kalitede makine ve ekipmana ihtiyaç yok. Dünyanın en pahalı, en güzel kalemine sahip veya en güzel manzara karşısında olan nasıl ki iyi yazar olamayacağına göre, durum fotoğrafta da böyle maalesef. Ancak özel durumların, bu düşüncemizin dışında olduğunu da hatırlatalım…

Fotoğrafın, çeşitli eleştirilere ve onun yapısal eksikliklerine karşın bir ‘dil’ olduğu görüşü çoğunlukça kabul görür. O halde fotoğraf, diğer disiplinlerde olduğu yahut görüldüğü gibi bir ifade ve anlatım biçimi takınmak zorunda. Bir sinema filminden, bir romandan etkilendiğimiz gibi, fotoğraftan da benzer biçimde etkilenmemiz gerekir. Ya da benzer etkileri olabilmeli ve o disiplinlerde duyulan kaygılar, fotoğrafta da duyulmalı…

Fotoğrafın hangi alanı ile uğraşıyor olursak olalım, bu genel önerme ve değerlendirmeler, daha derine inmek, meseleyi enikonu kavramak ve daha anlamlı, nitelikli ve kalıcı işler üretmek derdinde olanlara bir nebze katkı sunabilir, ki meramım bundan ibaret...

Eskinin bilginleri, ‘görmek ayrı şeydir’ demişler. Belki asıl mesele burada yatıyor. Ve görmek için elbet 'dolu' bir yüreğe ihtiyaç var. Gerisi hayli tali ki, ‘fotoğraf yürekle çekilir’ diyebiliyoruz…

Engin Kaban        
'Oyun'

Eminönü, 2014
'Kent ve insan'

Karaköy, 2014
'Nefes'

Kadıköy, 2014
'Yangın'

Kadıköy, 2014
'Ekmek arası'

Kadıköy, 2014
'Atatürk'

Kadıköy, 2014
'Portre'

Kadıköy, 2014




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder